Zübeyde Hanım Büstü

0 Comments

Zübeyde Hanım Büstü; Vize Belediyesi, Zübeyde hanımın ismini verdiği yeni parktaki Zübeyde Hanım Büstünü Ayyıldız Heykel Atölyemize yaptırdı. Vize Belediyesi’nin yaptırdığı Vize Belediyesi Zübeyde Hanım Büstü, Ayyıldız Heykel Atölyemiz tarafından yapılmıştır.

Heykeltraş Erkan Akyıldız ve Gökhan Akyıldız tarafından yapıldı.

Heykeltraşlarımız Erkan Akyıldız ve Gökhan Akyıldız tarafından yapılan Zübeyde Hanım büstü Vize halkı tarafından yoğun ilgi görüyor.

Heykeltraş Erkan Akyıldız ”üç ay süren Vize Belediyesi Zübeyde Hanım büstü eserimizi, büyük bir titizlikle en ince ayrıntısına özen göstererek meydana getirdik. Eserimiz, Türkiye genelinde yaptığımız araştırmalara göre, en sahici Zübeyde Hanım Büstü oldu” dedi.

Heykel, Büst, Rölyef, Anıt, park, bahçe ve sokak heykelleri ile biblolar yapan Ayyıldız Heykel ve Sanat atölyemiz, en sahici Atatürk Heykel ve Büstlerinin yanı sıra, tüm ünlülerin heykel büstlerini titizlikle üretiyor.

Ayyıldız Heykel ve Sanat atölyemizde heykel büst satışı, heykel büst boyaması, heykel büst tamiri, heykel büst restorasyonu, heykel büst onarımı, heykel büst bakımı, heykel büst montajı yapılmaktadır.

ZÜBEYDE HANIM’IN HAYATI

Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi (D. 1857, Langaza / Selânik –  Ö.14 Ocak 1923, İzmir). Ailesi Orta Anadolu (Karaman)’dan İzmir’e göç eden, oradan da Fatih Sultan Mehmet zamanında Selânik’in batısında, Arnavutluk sınırına yerleştirilen Yörüklerden, Sarıgöllü Sofuzade Sadullah (Feyzullah) Ağa ile Ayşe Hanım’ın kızıdır. Feyzullah Ağa, Langaza’da toprak işleri ile uğraşan bir Türkmen’dir. Orada doğan Zübeyde Hanım, gençliğini çiftlikte geçirdi. Annesi çevresinde Molla Hanım olarak tanınırdı. Döneminde kadınların okula gitmesi yaygın olmadığı  için, Zübeyde Hanım’ın okuryazar oluşu nedeniyle Zübeyde Molla olarak anılırdı. Hacı Sofi (sofu) gibi dinine bağlı  bir aileden geldiği için kendisi de gerçekten öyleydi.

Zübeyde Hanım, Selanik’te Gümrük Muhafaza Teşkilatı memurlarından Ali Rıza Efendi ile 1871 yılında ve henüz on dört yaşında iken evlendi. Evliliğinin ilk yıllarını Olimpos Dağı eteklerindeki Papazköprüsü  denilen yerde geçiren Zübeyde Hanım ve ailesi sonra Selânik’teki pembe boyalı bir eve taşındı. Ali Rıza Efendi’nin Zinet-i Bostan denilen bir arsanın üzerine yaptırdığı  bu evde Zübeyde Hanım, Atatürk’ü dünyaya getirdi. O günleri şöyle anlatır: “Evin bahçe duvarları  yüksek ve alt pencereleri de demir parmaklıklıydı. Mustafa’m bu evin ikinci katında sol tarafa düşen ocaklı odada doğmuştu. O zamanlar Ali Rıza Efendi’nin memuriyeti Çayağzı denilen yerdeydi. Bazı  geceler eve gelemiyordu. Bu sebeple bana Üftade isimli bir yardımcı  tutmuştu. Bu evde ana-oğul çok ıssız bir hayat geçirdik.

EVLİLİĞİ

Zübeyde Hanım’ın Ali Rıza Bey’le evliliğinden son olarak Mustafa (Gazi Mustafa Kemal Atatürk) Makbule (Atadan) ve Naciye adlı çocukları dünyaya geldi. Bunlardan Naciye küçük yaşta öldü. Daha önce doğan Fatma, Ömer ve Ahmet de yaşamamışlardı. 1881’de doğan dördüncü çocukları Mustafa’nın hangi okula gideceği aile içinde tartışma konusu oldu. Dindar bir kişi olan Zübeyde Hanım, Mustafa’nın dini eğitim veren Mahalle Mektebi’ne gitmesi konusunda ısrarcı olmuştu. Ancak kısa bir zaman sonra babası  küçük Mustafa’yı başka bir okula verdi.

Önce Selânik Evkaf Katipliğinde ve Gümrük Memurluğu görevinde bulunan, sonra kereste ticareti yapan Ali Rıza Bey’in 1888’de ölümüyle 27 yaşında dul kalan Zübeyde Hanım, baba ocağına döndü. Çocuklarını da alarak ağabeyi Hacı Hüseyin Bey’in Langaza’daki çiftliğine yerleşti. Bu tarihten sonra oğlunun iyi bir öğrenim görebilmesi için çabaladığı dönemler başlayacaktı.  Mustafa’yı, öğrenimini sürdürebilmesi için Selânik’teki büyükannesi ve teyzesinin yanına gönderdi.

CUMHURBAŞKANI OLARAK GÖRDÜ

Mustafa daha ilkokuldayken 1888 yılında kocasını yitiren Zübeyde Hanım, daha temelli yerleşmeden önce zaman zaman çocukları ile birlikte kardeşi Hüseyin Ağa’nın çiftliğine giderdi. Bu sırada, ağabeyine daha fazla yük olmak istemeyen Zübeyde Hanım; Atatürk’ün ifadesiyle, ‘iyi kalpli bir insan olan’ Selânik Gümrükler Başmüdürü  Evranoszade Ragıp Beyle ikinci evliliğini yaptıysa da bir süre sonra ayrıldı. Kızlarından Naciye de çok yaşamadı. Balkan harbinden sonra, birçok Türk ailesi gibi, kızı Makbule ile birlikte Selanik’ten göç edip İstanbul’a gelerek Beşiktaş / Akaretler’de bir eve yerleşti. Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya gelen Zübeyde Hanım, 1919’da ayrılmak zorunda kaldığı oğlu Mustafa Kemal’i, yıllar sonra Ankara’da Cumhurbaşkanı olarak gördü.

Yalnızca öğrenim yaşamında değil, Mustafa Kemal’in arkadaşlarıyla birlikte kurduğu “Vatan ve Hürriyet” adındaki derneğin çalışmaları  sırasında da Zübeyde Hanım oğlunun yanındaydı. Kimi zaman onu uyarıyordu ve diyordu ki; “Evlâdım, siz acemisiniz. Madem ki böyle işlerle uğraşıyorsunuz, beni yaptığınız işlerden haberdar ediniz. Çok dikkat etmelisiniz. Gizli şeyleri bana haber veriniz. Yegâne erkek evlâdım sensin.”

İSTANBUL’A YERLEŞTİ

Zübeyde Hanım, ağabeyine daha fazla yük olmamak için yeniden evlenmeyi düşündüğünde, bu ikinci evliliğini Evranoszade Ragıp Bey’le yapmıştı. Ragıp Bey’in önceki evliliğinden dört çocuğu vardı. Bu evlilik, babasının anısına saygı gösterilmediğini düşünen Mustafa Kemal’i kızdırdı. Ama yine de sonraki yıllarda Ali Fuat Cebesoy’a, Ragıp Bey hakkında; “Bana karşı hep çok saygılı  davranmış, büyük adam muamelesi yapmıştır. Nazik ve kibar bir insandır” diyerek söz edecekti.  Zübeyde Hanım, Balkan Savaşı (1912)’ndan sonra Ragıp Bey’den ayrıldı  ve artık Osmanlı toprağı olmaktan çıkan Selânik’i bırakarak kızı  Makbule ile birlikte İstanbul’a göç ederek yerleşti. Ancak İstanbul’da işgal kuvvetleri tarafından yapılan baskınlardan çok etkilendi ve hastalığı  bu dönemlerde yeniden ortaya çıktı.  Atatürk’ün 1919’da Samsun’a  çıkması ile aralarına özlem dolu uzun bir dönem girecek ve Zübeyde Hanım oğlunu ancak 14 Haziran 1922 yılında Adapazarı’nda görebilecekti. Bu arada oğlunun Osmanlı  padişahı tarafından ölüme mahkûm edilişi de doğal olarak onu çok üzmüş olmalıydı.

ASİL RUHLU

Ahmet Emin Yalman, Zübeyde Hanım için şöyle der: “Bu yüksek ruhlu kadın, küçük yaşta babasız kalan evlâdını  yetiştirmek için büyük bir azimle çalışmış ve her türlü zorluğa göğüs germişti. Yıllardan beri görmediği oğluyla üzerinde sade bir basma entari olduğu halde  buluşmaya giderken yanındakiler kalbinden rahatsız olduğunu bildiklerinden onu hazırlamak kaygısına düşmüşlerdi. Bu endişeyi sezmesi, bize sakin olduğunu söylemesi onun ne asil ruhlu olduğunu gösteriyordu.”

Oğluyla Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya yerleşen Zübeyde Hanım’a, Ankara’nın sert ikliminin iyi gelmediğini söyleyen doktorları, yaşayacağı yer olarak ona İzmir’i önerdiler. Atatürk Salih Bozok’a; “Salih, annemin hastalığı  çok vahimleşti. Korkarım ki kendisine bir hal olmasın. Son isteğini yerine getirmek için engel olmak istemedim. Bu korktuğum şey vaki olursa yapacağın şudur. Ankara’ya yakınsanız oraya dönün. İzmir’e yakınsanız oraya gidin. Annemin cenazesi benim her zaman ziyaret edebileceğim bir yere gömülmelidir” dedi.

Zübeyde Hanım 14 Ocak 1923 tarihinde 66 yaşında yaşama gözlerini yumdu. İzmir’in merkez ilçesi Karşıyaka’da 1940 yılında yaptırılan anıt mezarda yatmaktadır. Zübeyde Hanımın adı; cadde, sokak, semt, huzurevi adlarından başka eğitimden sağlığa kadar yurdun her yanında pek çok kurum ve kuruluşa verilmiştir.

HAKKINDA: Büyük Larousse Ansiklopedisi (1992), Ana Britannica Ansiklopedisi (1999), Ali Fuat Cebesoy / Sınıf Arkadaşım Atatürk – Okul ve Genç Subaylık Hâtıraları (2000), Genel Kültür Ansiklopedisi (2006), İpek Çalışlar / Latife Hanım (Ekim 2007).

Zübeyde Hanım Büstü
Zübeyde Hanım Büstü
Zübeyde Hanım Büstü
Zübeyde Hanım Büstü
Zübeyde Hanım Büstü
Zübeyde Hanım Büstü

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir